Iğdır Üniversitesi Iğdır Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Sözer Akyıldırım, TRT Erzurum Radyosunun Doğunun Sesi programına katılarak; Dağlık Karabağ sorunu, Hocalı Katliamı ve Ermenilerin, Azerbaycan'ın Tovuz bölgesine yaptığı saldırıları değerlendirdi.
Öğr. Gör. Akyıldırım, Dağlık Karabağ sorununun doğuşuna dair şunları söyledi; "19. yüzyılda Kafkaslarda başlayan Rus yayılmacılığının amacı, sıcak denizlere inme stratejisi üzerine kurulmuştur. Çar 1.Petro döneminde başlayan bu politika, Çariçe Katerina ve I.Nikola'ya kadar devam etmiştir. Kafkaslarda demografik yapı değiştirilmiş, Azerbaycan toprakları adeta Ermenilere peşkeş çekilmiştir. Dağlık Karabağ'ın işgali ve Hocalı katliamları Rus yayılmacı siyasetinin bir sonucu olmuş, bölgede yaşayan Azerbaycan Türkleri binlerce yıllık topraklarından sürülmüştür. Hocalı katliamında 613 can hunharca katledilirken, Batılı ülkelerden doğru dürüst bir tepki gelmemiştir.
Karabağ bölgesi, Azerbaycan'ın diğer bölgeleriyle beraber, Ermenistan'ı ve İran'ı da kontrol edebilecek bir noktada bulunması nedeniyle Kafkasya bölgesinde jeopolitik bir öneme sahiptir. Ermenistan işgali altında bulunan Dağlık Karabağ 4.392 km²'lik yüz ölçümüyle, Karabağ bölgesinin (18.000 km2) bir parçasıdır. Ormanlık bir araziye sahip olan Dağlık Karabağ bölgesi, aynı zamanda yeraltı kaynakları yönünden de çok zengindir. 19.yy'ın başlarına kadar Türk boyları tarafından yönetilen bölge, 14 Mayıs 1805 yılında Rusya'nın işgali altına girmiştir.
Karabağ Bölgesi, sahip olduğu bu jeopolitik konumu yüzünden yüzyıllarca Osmanlı Devleti ile İran arasında çekişmelere sahne olmuştur. 20. yüzyıla girilirken Osmanlı Devleti'nin bölgedeki nüfuzu azalmış ve bölgede Rus Çarlığı etkili olmaya başlamıştır. Rusların bölgedeki etkinliği, Rus Çarlığının yıkılmasıyla kurulan SSCB döneminde giderek artmıştır."
Öğr. Gör. Akyıldırım, sorunun gelişimini şöyle anlattı; “Sovyet Cumhuriyetleri'nde bağımsızlık hareketleri başlayınca, 1 Aralık 1989 da 'Ermenistan Yüksek Sovyet'i Dağlık Karabağ'ı Ermenistan'la birleştirme kararı almıştır. Bu oluşuma “Birleşik Ermeni Cumhuriyeti” adı verilmiştir. 21 Şubat 1990 da 'S.S.C.B Yüksek Sovyet'i 'Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan toprağı olduğu, bunun değiştirilemez olduğu' kararını aldı ve bunu Sovyetler Birliği'ni oluşturan 15 Cumhuriyete bildirdi. Bütün bu kararlara rağmen Dağlık Karabağ Ermenilerinin terörist baskıları artmış, Azerbaycan Türkleri göçe zorlanmıştır. Azeri Türklerinin Ermeni nüfusun yarısının altına düşmesini de fırsat bilerek 10 Aralık 1991'de düzenledikleri bir referandumda Azerbaycan'dan ayrılma yönünde oy kullandı. Azeri nüfusun boykot ettiği referandum sonrası Dağlık Karabağ Ermenileri 'tek taraflı bağımsızlık' ilan etti; ancak bu bağımsızlık girişimi hem Moskova'daki merkezi Sovyetler Birliği yönetimi hem de uluslararası toplum tarafından tanınmadı. Zira Ermenistan Cumhuriyeti iş birliğiyle Dağlık Karabağ Ermenilerinin 'oldu-bitti'ye getirmek istediği bu bağımsızlık ilanı da hem Sovyet Anayasasına hem de 5 Temmuz 1921 de S.S.C.B Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin aldığı 'Dağlık Karabağ, Azerbaycan toprakları içinde olması nedeniyle Azerbaycan'a aittir' kararına aykırıydı.”
“Ermeniler kararlara uymayınca Kızıl Ordu devreye girdi”
“Ancak Ermeniler bu kararlara uymayınca Moskova, iki halk arasında çatışmaları önlemek üzere bölgeye Kızıl Ordu'dan askeri birlikler yollamak zorunda kaldı. Böyle olunca da Dağlık Karabağ'daki yerleşim birimleri gayri resmi bölünmüş, Azerilerin çoğunlukta olduğu bölgelerle birlikte Şuşa Azeri Türklerinin Başkenti, Ermenilerin yaşadığı bölgelerle Stepanakert Ermenilerin Başkenti olmuştu. Dağlık Karabağ Ermenilerine başta Lübnan olmak üzere bütün dünyadaki Ermeni topluluklarından militan ve silah desteği gelmeye başlamış ve Azeri yerleşim birimlerine yapılan saldırıları Rus askerleri bile önleyemez olmuştu.”
Hocalı Katliamı
“Başta Lübnan olmak üzere dünyanın birçok ülkesinden gelen Ermeni çetecileri ile Sovyet Kızıl Ordu birliklerinin çoğu zaman rüşvetle destek verdiği Ermenistan silahlı güçleri, Dağlık Karabağ'da hunharca bir katliam gerçekleştiriyordu. 1992 yılı 25 Şubat'ını 26 Şubat'a bağlayan gece Hocalı kentine saldıran bu gözü dönmüş milisler genç, yaşlı, çoluk, çocuk demeden resmi verilere göre 83 çocuk, 106 kadın ve 70'den fazla yaşlının aralarında olduğu toplam 613 kişiyi işkenceye varan yöntemlerle acımasızca katlettiler. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde birçoğunun yakılmış olduğu, panzerle üzerlerinden geçildiği, hamile
kadın ve çocukların bile bu
vahşete maruz kaldığı belirlenmişti. Ardından da Dağlık Karabağ Ermeniler tarafından işgal etmişti.”
Tovuz'daki gelişmeler
Öğr. Gör Akyıldırım, güncel gelişmeler hakkında şunları söyledi; “28 yıl sonra bu çatışmalar, Tovuz'da yeniden başlamış, saldırgan Ermeni güçlerinin açtıkları ateş sonucu 12 Azerbaycan askeri şehit düşmüş, yüzlerce Ermeni askeri ise Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri tarafından imha edilmiştir. 'Ermeniler neden saldırmıştır?' sorusunun cevaplarından biri, ekonomik kriz ve pandemi nedeniyle Ermenistan yöneticileri, içeride kaybettikleri itibarlarını Azerbaycan'a saldırarak, kamuoyu oluşturmak istemişlerdir. Bir diğer sebep ise, Azerbaycan petrol gelirleriyle ordusunu güçlendirmiş ve işgal edilmiş topraklarını geri alabilecek güce kavuşmuştur. Bir diğer görüş ise, Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi. Bu proje Azerbaycan'ın Hazar Denizi'nde üretilen doğal gazını önce Türkiye'ye, ardından Avrupa'ya taşıyor. Kafkaslar ve Hazar'daki zengin rezervi AB'ye taşıyacak bu projeye göre Hazar'dan Türkiye'ye, yılda 16 milyar metreküpten fazla, 2026'ya kadar ise 31 milyar metreküp doğalgaz akacak. Bunun 6 milyarı Türkiye'ye, diğeri AB'ye gidecek. Kafkaslardaki bu güçlü proje sebebiyle, Azerbaycan'da Karabağ sorunu hortlatıldı.”